Kategori: Edebiyat
-
BİLGELİĞİN KISA TARİFİ
Phala nerdeyse her gün sepetini meyvelerle doldurup yola koyulurdu. Yürürken kendi kendine gülümser, bazen duraksayıp düşüncelere dalar ve tekrar yoluna devam ederdi. Onun bu halini görenler kızcağızın aklının biraz “kıt” olduğunu düşünür, ona acırlardı. Phala’nın kendi kendine gülümsemesi, bereketli bir yaz mevsiminde doğmasından dolayı Tanrı’nın kendisini sevdiğini düşündürdüğünden kaynaklanıyordu. İsminin anlamının meyve olması ve sanki…
-
İstanbul’un Tarihi, Kültürel Dokusunun Nasıl Bozulduğunun Traji-Komik Anlatımı
Türk tiyatro geleneğinde Hacivat-Karagöz ve Meddahlıktan bu yana birçok toplumsal olaylar, tiyatrolara konu olmuş, bu oyunlarda toplumun içinde bulunduğu durum mizahi bir şekilde anlatılmıştır. Örneğin; Namık Kemal’in 1972 yılında yazdığı “Vatan Yahut Silistre” isimli eseri dönemin karamsarlığını yansıtarak halka milliyetçilik duygusu aşılamış fakat dönemin Osmanlı Padişahı Abdülaziz tarafından Namık Kemal sürgüne gönderilmiştir. Cumhuriyet döneminde ise…
-
Hayal, Ütopya ve Ölüme Hazırlık
Evvel zaman içinde mi desem kalbur saman içinde mi desem bilemedim. Pirelerin berber olmasının da pek mümkün olmadığı bir zamanda, Kafdağı’nın eteklerindeki uçsuz bucaksız bir arazide bulunan gölün kenarına iliştirilmiş küçük kasabada hayat normal bir şekilde devam ediyormuş. Zaten temanın kasabayla alakası yok. Tüccarların, seyyahların yolculuk esnasında butik otel niyetine kullandıkları, bir hancıya ait…
-
Çelikten Kadın
Çelikten kadın, Bir çanta dolusu yara İzlerdim akşam pazarında Bin çift gözle bakanlar Merhamet şehriydi oysa Uzuvlarında her renkten acı Sesten ibaret yüzler Vicdan yankılanıp Sağır eder beni Kadın yürümeye devam eder Adım attıkça yaşadığı gelir aklına Solgun yüzüne karanlık ne yakışır Uzaklaştıkça utanç kalır geriye Hoşçakal mücadele, Hoşçakal Anne !
-
20. Asır Türkiye’sinde Dil Girdabı
Tarih 19 Mayıs 1894. Devrin hükümdarı Sultan II. Abdülhâmid Han bir ferman buyurur. Kesin bir emri ifade eden bu ferman doğrudan Maârif İdâdîlerine; yani dönemin Milli Eğitim Bakanlığındaki vazifeli ve yetkili bireylerinedir. Tarih 6 Ekim 1894. Manastır Askerî İdâdîsi Zühdü Paşa fermana mukâbil bir cevap yazar. Bu cevaba göre vazifeli idârilerin çoğunluğu hem fikirdir ki…
-
Ne Godiva Var Ne De Kör Olacak Tom
“…bense anlamış değilim böyle maceralardan ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur yalnız coşkunluğu karşısında içlendiğim şadırvan nüfus cüzdanımda tuhaf ekmek damgası durur.” Şair İsmet Özel, Amentü isimli meşhur şiirinin yukarıda geçen bölümünde “Ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur” diyerek 13.yüzyılda Mercia Krallığı’nda yaşandığı söylenen bir olaya gönderme yapmıştır. Mercia…
-
FELAKET
Kendi felaketime sürükleniyorum, Biraz yorgunum aslında, Düşüncelerim yaşlandırıyor zihnimi, Sahi, yaşadığım yıllar mı? Yaşımı belirleyen, Bilmiyorum… Yaşamak bugünse eğer, dün tarih oldu, Yarının telaşı içindeyim, Kaç yaşındayım? Belki kırklarımdayım belki atmışlarımda, Belki de hiç yaşanmamış bir hayatın ortasındayım, Dün gibi hatırlıyorum, Soluk soluğa düşlediğim gecelerimi, Mazinin ışığı aralanıyor yüzüme, Kavgalarıma, sevdalarıma, Tamam diyorum, İşte o…
-
“Biz Değil Miydik?” ve “Yaramın Eşi” Şiirleri
Biz Değil Miydik? İnsanı asıl yaralayan o gülerek hatırladığımız, Güzel anıların muhataplarının artık hayatımızda olamaması değil, Ozaman da gerçek olup olmadıklarından emin olamamak. Sahi biz değil miydik? Birinin derdine ikisi dertlenen, Karnı ağrıyana kadar birlikte gülen, birbirini tamamlayan… Biz değil miydik? En saklı yaralarını kanatmak pahasına paylaşan. Korku koridorlarında yolunu kaybedecekken, – ben buradayım –…
-
Biliyorum
Bilmezsin ben kendimde değilim, Bedenime, ruhuma eziğim. Geceler bana, ben gecelere ilmeğim Biliyorum yine umrunda dahi değilim Zamanım yok deme, Ben zamana demliğim, Değer verdim değersizlikteyim, Şimdi hangi tenhalarda gizliyim ? Biliyorum yine umrunda dahi değilim. Yine geçmişe dönüyorum, Tek başıma adımlıyorum, Bir can veriyorum, Biliyorum yine umrunda dahi değilim, Yine kör oldu gözlerim, Adımını…
-
Neydi?
Alternatif Sonlu Anlatı Uzak neydi, nasıl başlardı ve nerede sona ererdi? Peki ya yollar? Yollar, insandan da mı önce vardı? Bin yıllık martaval mı yoksa insanların yolları yaptığı? Bir de beklemek vardı hepsinden beter. Yollara bakarak uzakları beklemek. Uzun zamandır böyleydi meczup. Kendisini anlamayanlarca kendisine biçilen hayatı yaşamakla meşguldü. Bazı kez sesi yükselse de……