X Sayfa
X Sayfa
X Sayfa
Neydi?

Alternatif Sonlu Anlatı

 

Uzak neydi, nasıl başlardı ve nerede sona ererdi? Peki ya yollar? Yollar, insandan da mı önce vardı? Bin yıllık martaval mı yoksa insanların yolları yaptığı? Bir de beklemek vardı hepsinden beter. Yollara bakarak uzakları beklemek. Uzun zamandır böyleydi meczup. Kendisini anlamayanlarca kendisine biçilen hayatı yaşamakla meşguldü. Bazı kez sesi yükselse de…

Ah bir anlaşılabilseydi.

Güzelim meczup soldu günden güne. Epey zamandır sesi çıkmıyordu. O kadar uzağındaydı ki olması gereken tüm adres ve yüzlerin. Bazı çocukluğu tutup yeni bir neden sorardı tüm evrene. Kulakları dolardı incindiği yüksek sesli söylemlerle. İnsanlar seviyordu sanırım erdemli sözleri. İnanıyorlardı yahut içten içe söylediklerine, bilinmez. Bizimki bu alanın da seyircisi idi. Ne zaman ki konuşanla söz arasında bir paralellik görmüyor işte o zaman bilinmez kaçıncı defa inciniyordu.

Hep mi mutsuzdu? Hayır.

Gölgesiyle şen ve hemhal yol yürürdü. Bazı kez gölgesi önüne düşmeyince bir gıdımcık darılır sonra hemencecik geçerdi dargınlığı. Ah bu perspektif ve ışık oyunları. Belki de sokak lambaları… Sanırım sokak lambalarından korkuyordu gölge. Ne de sadıktı ona düşününce.

Hayalleri, çiçekleri, Sadri Alışık filmleri, şarkıları, türküleri, iki muhabbet kuşu ve Burgaz Ada… Cıvıl cıvıl bir oda. Bulunduğu yerlerde musmutlu bir heyula, telaşının güzelliğine kapılıp çeşitli güzellemeler yapardı an’a. İkindi vakti çıkmak bir kütüphaneden, bin türlü insan içine karışmak etiyle, kemiğiyle, tasasıyla. Yarın denen o şeye karşı heyecan duymak ya da. Yabancısı değildi bunca duygunun. Bakmayın mutsuzdu dediğime hep değildi ya. En küçük bir işaret veya hatırlayış onu yeniden götürebilirdi tüm o güzel zamanlara. Sevdiği seslerden yıkanan tüm kentleri seviyor, hiç görmediği coğrafyalara dair içinde türlü özlemler biriktiriyordu hem de küçücük bir dünyası varken ve biraz da yorgunken. Bir insanın cebi neden türlü adreslerle doludur? Bizimkine sorsan yürümek için güzel bir bahane. Muhtemel hava da güzeldir o esnada ve muhakkak bir simitçi vardır yakınlarda.

Güne ilişen sevdiği adresleri eksildikçe bizimki de mahzunlaşmaya başladı. Tüm o sevdiği zamanları, sevmediği insan yüzleri ve onların sesleri kapladı. Uzaktan bakmak, uzağında olmak… Bunlar çok şey götürdü meczuptan. Acı bir tortusu kaldı misafiri olduğu sevdiği zamanların. Neden o gitmek zorundaydı ki? Niçin diğerleri devam ederken o geri kalmıştı? Belki bir gün umuduyla günler günleri kovaladı, meşguliyetler meşguliyetleri… İnsanlar kendilerine ait olmayan durumlar ve duygular için erdemli sözler söylerken incittiği hayatlara karşı müthiş bir iştahla yine yeniden konuşmaya devam etti. Sahi nasıl oluyordu da kendilerinde olmayan bir şey hakkında karşısındakine telkinde bulunup ahkam kesmek?  Her ne kadar mecburiyetlere gark olmuşsa da vallahi boşuna değildi bizimkinin günü gecesi elbette ki bir amacı vardı bir de penceresinde bulgur bekleyen kumruları… Hayat ne çok şey ve ne çok defa umut. Hayat gibi sürprizlerle dolu bu anlatının da sonu.

Birincisi meczubun umudunu kimse yenemedi ve bizimki bu insan seslerini susturmanın çaresini buldu. Bu buluş, çağ açıp kapamadı ama bir ömrü bahtiyar kılmaya yetti. Sevdiği her şeyi yeniden masasına koydu ve onlarla meşgul olup bulunduğu yerde mutlu oldu. Yollara gelince kimin yaptığına dair hala bir fikri yoktu ama yollar işte orada duruyordu ve insanları insanlara götürüp kıtalarca uzuyordu.

İkincisi bir sabah uyanamadı. Şehrin sokaklarında dalgın yürüyemedi gölgesi zaten kimse de fark etmedi çünkü yeryüzünde hiç yer işgal etmedi, bir yurdu yoktu. Kızmadı da kimseye, bir ayakkabılarına üzüldü. Öyle ya ilk ayakkabıları konulacaktı kapının önüne. Hiç fotoğrafı da yoktu ailesiyle. Çırılçıplak duvarlara resmettiği hayalleri solarken bu kimsesiz ölümle, meczup sabahın erken saatlerinde bir salâlık duyulacaktı. Kimse ama kimse fark etmeden korna seslerine karışacaktı ismi. Kendisinden beklenen tüm işler portmantoya astığı ceketinde, ilk kez işe geç kalmışçasına evin antresinde duruyor olacaktı.

Bunları da okumak isteyebilirsiniz

Hiç yorum yok

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir