X Sayfa
X Sayfa
X Sayfa
Görünmeyen El: Müesses Nizam

Günümüz Türkçesinde “kurulu düzen” anlamına gelen müesses nizam, toplumsal yaşamın en köklü kavramlarının başında gelir. Batı literatüründe “establishment” ve “status quo“ gibi kerimelerle ifade edilen müesses nizam(kurulu düzen), toplumsal, siyasal ve ekonomik düzenin, sabit, köklü ve geleneksel işleyişini savunur. Bu kurulu düzen geçmişten günümüze kadar mevcut düzenlerin sürdürülebilirliğini sağlamış ve değişim rüzgarlarına karşı da direncin sembolü olmuştur.

Peki, bu yerleşik düzenin sınırları nereye kadar uzanır? Hayatımızın neredeyse her alanında etkilerine rastladığımız bu gelenekçi yapı, bireysel özgürlükler ile toplumsal düzen arasında bir gerilime sebep oluyor mu?  Bu yazıda, müesses nizamın tarihsel köklerinden güncel sorunlara kadar çeşitli yönlerini ele alacağız.

Sosyal, ekonomik ve siyasi alanların tamamında tarih boyunca varlığını muhafaza eden, aynı zamanda bir çok konuda da karar verici olma kudretine haiz olan müesses nizamın, Osmanlı’nın en ihtişamlı günlerinden tanzimata, cumhuriyetin ilk yıllarından 70’li yıllara, 80 darbesinden günümüze kadar etkilerini görmek mümkün.

Dünyamız canlı bir organizma gibi sürekli bir değişim içinde. Teknolojiden siyasete, kültürden ekonomiye kadar sosyal hayatın her alanında yenilikler yaşanıyorken, bazı şeylerin hiç  bir şartta değişmediğine tanıklık ediyoruz. İşte tam burada adeta bir Berlin Duvarı heybetiyle karşımıza “müesses nizam” çıkıyor. Bu düzenin en belirgin özelliği, değişime  ve yeniliklere karşı bir tür koruma refleksi geliştirmesidir.

Sosyal yaşamın, geleneksel işleyişini devam ettirmesi için çaba sarfeden müesses nizam, toplumu koruyup kollayan bir çatı mı, yoksa yeniliklere ve değişime engel olan bir duvar mı? Toplumun bir kısmı kurulu düzeni bir çatı, bir yuva olarak görürken diğer kısmı ise gelişime, yeniliklere karşı bağnaz ve aşırı tutucu bir engel olarak görmekte. Bir anlamda toplumun ve işleyişin istikrarını sağladığını savunan bu kurulu düzene karşı diğer taraftan bireysel özgürlükleri kısıtladığına dair atıflar bulunmakta.

Tarih boyunca müesses nizamın kudretine bir çok kez tanık olduk. Osmanlı İmparatorluğu’nda “nizam-ı âlem” anlayışı devleti ayakta tutan yerleşik düzeni temsil ediyordu. Fakat bu düzen modernleşme çabaları karşısında epeyce sınanarak ciddi problemler doğurdu. Tanzimat Fermanı, bu düzenin değişimle nasıl sınandığının en önemli örneklerinden biridir. İmparatorluğun yıkılışının ardından kurulan genç cumhuriyetin de bu düzenle ne denli hararetli çatışmalar yaşadığını ilkokul tarih kitaplarında bile görmek mümkün. Cumhuriyet’in ilk yıllarından günümüze kadar olan süreçte de müesses nizamın, can hıraş gayretlerini sürdürdüğünü görmekteyiz.

Günümüzde müesses nizamı anlamak için siyasete, ekonomiye ve toplumsal yaşama bakmamız yeterli olacaktır. Her dönem kendi aktörlerini doğuran müesses nizamın günümüzdeki temsilcileri, küresel sermaye, medya patronları ve teknoloji devleridir.

Gelenekçiliği savunan ve yenilikçi yaklaşımlara karşı kalkan görevi gören kurulu düzenin, zaman içinde kendisini değiştirmek zorunda kaldığını da gözlemlemek mümkün. Sosyal medya platformlarının, algılarımızı ve kararlarımızı yönlendiren devasal yapılar haline gelmesi, müesses nizamın dijital bir dönüşüm geçirdiğini gösteriyor. Fakat, özünde yapmak isteğinden asla taviz vermiyor. Eşitsizlik, sansür ve kısıtlı hareket alanı gibi sorunlar varlıklarını göstermeye devam ediyor.

Dünyada da lehte ve aleyhte bir çok yoruma muhatap olan müesses nizam hakkında bir çok düşünür ve bilim adamı da çalışmalar yapmıştır. Bunların başında İtalyan düşünür ve sosyalist kuramcı Antonio Gramsci gelmektedir. Gramsci, Hegemonya Kavramı isimli çalışmasında kurulu düzeni, bir toplumsal grubun(örneğin burjuvazinin), sadece ekonomik güç değil, aynı zamanda rızaya dayalı olarak toplumun diğer kesimleri üzerinde kurduğu ideolojik, kültürel ve siyasi liderlik olarak tanımlamıştır. Bu liderlik, toplumun genelinde “doğal” ve “meşru” olarak kabul edilen bir dünya görüşünün dayatılması ile sağlanır. Her toplumda kendisine alan bulabilen bu organizasyon hakkında daha bir çok felsefi ve sosyolojik çalışmalar ortaya konulmuştur.

Müesses nizam olarak adlandığımız bu düzen her ne kadar değişime karşı dirense de değişim er ya da geç mutlaka gelecektir. Fakat bu değişimin ne düzeyde ve nasıl olacağını belirlemek toplumların elinde. Toplum olarak daha adil, özgürlükçü ve daha kapsayıcı bir düzen oluşturmak için yerleşik ve gelenekçi kuralları sorgulamamız gerekiyor.

Müesses nizam, bir yandan istikrar sağlayan, diğer yandan değişimi engelleyen bir tür fren görevi görmektedir. Fakat bu düzenin devamlılığı, toplumun ihtiyaçlarına uyum sağlama kapasitesine bağlıdır. Bugün, hem kronikleşmiş sorunları çözmek hem de yeni bir sistem kurmak için pek çok imkana sahibiz. Önemli olan bu imkanları ne için ve nasıl kullanacağımıza karar vermektir.

Selçuk Varlı - selcukvarli

“Ben fakir, en hakir, bin taksir.”

Bunları da okumak isteyebilirsiniz

Hiç yorum yok

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir