X Sayfa
X Sayfa
X Sayfa

Fâtih'in Düzenlediği Şiir Yarışması (15. Yüzyıl)

Fâtih'in Düzenlediği Şiir Yarışması (15. Yüzyıl)

Veciz söz söylemek, milletimizin son asra kadar tekâmül ettiği bir melekesi ve hazzıydı. Az söylemek, çok susmak; az ile çoğu anlatmak… Kanaat sahasında olduğu gibi söz ilminin de en mühim ilkesi az’dan çok’un teminiydi. Bu ilkenin bizdeki terakkisi ise son yüzyıla kadar devam etmiş; nihayetinde her millet gibi sırasıyla modern ve post-modern çağın getirilerinden nasibini almıştır. Hâsılı zikrettiğimiz bu sürecin vardığı nokta ise; bir meseleyi veciz yollu izahtan, geniz yollu izaha dönmüştür. Ne var ki bu yazının neşredilme gayesi bir görüş bildirmek veya mevcut durumu eleştirmek değil, altı yüz yıl öncesine ait bir tatlı hâtırayı paylaşmaktır: Şair Avnî (Fâtih Sultan Mehmed)’nin düzenlediği bir şiir yarışması…

Divan Edebiyatımızdaki şiir yarışmaları, sultan şairin bir mısra yazması ile başlatılırdı. Sultan şair, belirli bir vezin, redif ve kafiye ölçüsünde yazdığı bir mısraı ilân eder, devrin nitelikli ve meşhur şairleri veya şairlik davası gütmeyen en sıradan kimseleri bu yarışmaya aynı vezinde yazdıkları bir mısra ile mukabele ederlerdi. Bu yarışmanın neticesinde bir şair kazanırdı fakat, yarışmaya katılan şair adedince de bir müfret beyit oluşurdu. Öyle ki sultan şairin bir mısraına yüz elli şair mukabele etse idi, güzellikte birbiriyle yarışan yüz elli adet beyit zuhûr ederdi. Birazdan misallerini paylaşacağım yarışmada, Avnî’nin mısraına kaç şair mukabele etmiştir bilmiyoruz. Fakat sultanın bunlar arasında yirmi sekizini beğenip onları divanına aldığını bilmekteyiz. Gayemiz, belâgat ve fesâhatte birbiriyle mücâdele eden bu yirmi sekiz kıymetli şiirin bir kısmını olsun paylaşabilmek, mana incilerine dokunabilmek ve kâm almaktır. Bu yirmi sekiz kıymetli şiirin önemli bir tarafıysa; sultan şairin belki de yüzlerce şiir arasında bu yirmi sekizini zaten seçmiş olmasıdır.

Avnî’nin yarışmanın başlatıldığı ilân eden mısraı:

Hattuñ hadüñ yüzini dutdı nitekim ey cân

(Ey sevgilim, yüzündeki ayva tüyleri yanağını kapladığında…)

-Burada kastedilen, sevgilinin artık güzelleştiği ve yaşının gençliğe erdiğidir- Artık sıra, yarışmayı ve büyük ödülü kazanmak isteyen şairlerin, şiir kudretine kalmıştır. Manayı, ahengi, belâgati, fesâhati ve bu gibi hünerlerden müteşekkil bütün güzelliğini kim yakalarsa, gâlip odur.

Bâlî Paşa             :Levh-i kamerde yazdı satr-ı hurûfı Yezdân

([Sanılır ki, hayırları yaratan] Allah, Ay’ın yüzüne harfleri satır satır yazdı)

                               Burada Ay’ın yüzü, sevgilinin yüzü olmaktadır.

Ahmed Paşa      :Mûra müsellem itdi emlâkini Süleymân

(Süleymân peygamber, bütün mülkünü [saltanatını] karıncaya teslim etti)

Sâhibî                   :San mürçe irişüp Firdevse oldı mihmân

(Sanılır ki küçük küçük karıncalar, Firdevs cennetine misafir oldular)

Küçük karıncalar tüylere; Firdevs cenneti ise sevgilinin yüzüne teşbih edilmiştir.

Mevlâna Kırımî :Levh üzre yazdı hâmeñ âyât-ı nazm-ı Kur’ân

([Sanılır ki] kalem, bir sayfanın üzerine Kur’ân âyetlerini yazdı)

Sayfa, sevgilinin yüzüdür.

Kâdî-zâde-i Serez:Hindûya itdi teslim Rûm mülkin İbn-i ‘Osmân

(Osman’ın oğlu (saltanat mensupları), (kazandığı) Rum memleketlerini o Hintli (güzele) teslim etti)

Işkî                         :Bâğ-ı Behişt içinde gül çevresini reyhân

(Cennet bahçesi içindeki bir gülün etrafını, reyhanlar sarmış (gibi oldu)

                               Cennet bahçesi, sevgilinin yüzü; o bahçenin içindeki gül, -rengi itibariyle- sevgilinin dudaklarıdır. Bu gülü çevreleyen reyhanlar ise söz konusu tüylerdir.

Şeyh Firâkî          :Âyine-i cihânı kapladı ebr-i bârân

(Dünya aynasını yağmur bulutları kapladı)

                               Dünya, yani gökler sevgilinin yanakları; o gökleri kaplayan yağmur bulutları ise yanağını kaplayan tüylerdir.

Bilinmiyor           :Geldi ecel dirîgâ uşşâkı etdi bî-cân

(Ecel çattı ve aşıkları canından etti)

                               Sevgilinin güzelliğinin kemâl bulmasıyla, aşıkların da canlarının elden gitmesi ifade edilmiştir.

 

Son mısra da bendenize ait. Yarışmanın son teslim tarihi geçmiş de olsa ahiret hayatında merhûma sunmayı ümit ediyorum:

Anıl Kara             :Dârü’s-Selâm içinde saçıldı inci mercân

([Sanıldı ki; cennetin de bir kapısı olan] Selâmet evi içinde, inciler ve mercanlar saçıldı)

Sevgilinin yüzü ismi geçen cennete; yüzünde biten tüyler ise bu cennete saçılan inci-mercana benzetilmiştir.

Daha da nicesi… Burada okuduğunuz ve biz de dahil olmak üzere okumadığımız nice muhtelif deyişler ve teşbihler vardır. Bir mısraın gebe olduğu onlarca belki yüzlerce beyit… Ne zengin bir muhayyile!

Sevgilinin yüzünün cennet bahçesine, göklere, mushafa, Ay’ın yüzüne, beldelere; tüylerinin ayetlere, harflere, yazılara, askerlere; dudağının güle, sümbüle ve yakuta benzetilmesi… Ne zarif bir tahayyül!

Takriben 600 yıl evveline ait bu şiir yarışmasının gâlibi kimdir; bilinmez. Ancak onca kıymetli şahsiyetin de mensubu olduğu bu rekabete tanık olmak, kısa süreliğine de olsa o asırlarda ağırlanmak ve bu zevkin mahmurluğu, gâlibiyet olarak bize yeter.

Fâtih Divânı'nda bulunan yarışmaya ait bazı nüshalarYarışmaya ait görselYarışmaya ait görsel:

 

Bunları da okumak isteyebilirsiniz

Hiç yorum yok

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir