X Sayfa
X Sayfa
X Sayfa
Bir Tezatlık: Hızlı Yaşam, Yavaş Gelişim

İnsanoğlu, dünyaya geldiğinden beri yaşamını kolaylaştıracak nesneler bulmuştur. Bu, bazen tekerlek bazen uçak olmuştur ve ulaşım araçları tekerlekten arabaya, gemiye hatta uçağa evrilmiştir. Sonuç olarak insanlar hızlı biçimde kıta değiştirmiştir. Kısacası teknoloji ve bilim; insan yaşamını kolay ve hızlı bir hale getirmiştir.

Dünyanın çoğu ülkesinde söz konusu iki olgu bunun gibi işlevlere sahip olsa da bizim ülkemizde böyle mi olmuştur? Günümüze bakılırsa gönül rahatlığıyla ''Hayır!'' diye haykırabiliriz.

Haykırmak yeterli değildir. Bunun nedenlerine de eğilmek gerekmektedir. Teknolojik araçların bizim insanımızın yaşamına olumlu bir katkısı neden olmamıştır, bunları saptamamız gerekmektedir. Tarihte bir yolculuk yapıp 20. yüzyılın ilk çeyreğine dönelim:

1900'lü yılların başlarında sömürge yarışına genç Alman İmparatorluğu'nun katılmasıyla birçok hesap bozulmuştu. Mary Fullbrook, Almanya'nın atılımlarını şöyle özetlemiştir:''I. Viyana Kongresi'nden I. Dünya Savaşı'nın sonuna, Alman İmparatorluğu'nun 1918'deki çöküşüne dek hem Almanya'da hem de genel olarak Avrupa'da temel değişikliklere sahne olmuştur. Almanya bir tarım toplumundan gelişmekte olan sanayi kapitalizmi merkezine dönüşürken; Avrupa'daki devletler arasında yaşanan rekabet de dünya üzerindeki sömürgeler için imparatorluk güçlerinin rekabeti halini alacaktı. Viyana Kongresi ile varılan ve Avrupa'daki güç dengesini kurmaya yönelik çözüm girişimleri, XIX. yüzyılın önemli bir kısmında Avrupa barışını korumakta başarılıydı; ama 'küçük' Almanya'nın 1871'de Prusya hâkimiyeti altında birleşip hızla sanayileşerek yüzyıl dönümünde imparatorluk çekişmesine girmesiyle bu denge bozulacak.''1 Sömürge yarışının kızışması beraberinde bir savaşı getirdi: I. Dünya Savaşı. Çok fazla ölümün gerçekleştiği savaşın kaybedenlerinden biri Almanya İmparatorluğu oldu. 1919 yılında Versailles Ateşkes Antlaşması imzalanmıştır. İttifak grubu mensubu tüm ülkelerde olduğu gibi bu anlaşma Almanlar için ağır şartlar içeren maddelere sahipti. Savaşa yeni sömürgeler için de giren Almanlar savaşın sonunda elindeki sömürgeleri de kaybetmiştir. Yer altı madenlerinin de önemli bir kısmı bu kayıplar arasındadır. 100.000 asker sınırı, zorunlu askerlik görevinin kaldırılması, asker sınırına benzer şekilde teçhizat sınırlaması ise büyük bir askerî güç kaybıdır. Tüm bunların yanına İtilaf grubunda yer alan devletlere belli oranda paylaştırılacak şekilde 296 milyar Alman Altın Markı tazmin edilecekti.2

Alman İmparatorluğu'nun müttefiki Osmanlı İmparatorluğu da doğal olarak savaşı kaybetmişti. Versailles Anlaşması'na benzer biçimde ağır şartlar içeren bir ateşkes anlaşması imzalandı. 1918 yılında Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmıştır. Şartlar genel olarak şöyle sıralanabilir: Boğazların istihkâmı Osmanlı'dan alınmıştır. Gerek Osmanlı karasularında gerek geriye kalan topraklarında teçhizat ve asker sayısı sınırı getirilmiştir. Hicaz, Asir, Yemen, Suriye ve Irak'ta bulunan Osmanlı kuvvetleri İtilaf kuvvetlerine teslim olmuştur.3 Burada sıralanan sınırlamalar antlaşmanın çok küçük bir kısmıdır.

1939 yılında başlayan II. Dünya Savaşı'nda Almanya, I. Dünya Savaşı'nda olduğu gibi ağır bir yenilgi almıştır. Yine Versailles gibi ağır şartlı hükümleri beraberinde getirmiştir. Türkiye Cumhuriyet'i II. Dünya Savaşı'nda doğrudan katılmamıştır ancak tüm dünyayı etkileyen savaşın ortasında kaldığından ekonomik olarak olumsuz etkilenmiştir. Almanya ikinci kez dibi görmüşse de ilerlemeye çalışmıştır. Çabalarında oldukça başarılı olmuştur. İkinci bir faciadan sıyrılıp, bizleri dipten gelip nasıl geride bırakmıştır? Bunun cevabını bir romandaki kesitten hareketle vermek mümkündür: (...) Gerçi Almanya savaştan sonra sıfır idi. Ama bu onların anladığı biçimde bir sıfıra düşüştür; yâni değerini tamamen yitirmiş bir para: Mark. Yerle bir olmuş şehirler. Çoğu zaten bombalanmış,kalanları da Rusya'ya götürülmüş fabrikalar! Sıfıra düşüştür bir bakıma. Ama gerçekte Almanya sıfıra düşmemiştir; çünkü elinde çoğunluğunu, savaşın silip süpürmüş olsa da geleneksel Alman kültür, ilim ve endüstriciliğinin yetiştirdiği insan unsuru bulunuyordu: Sonucu sağlayan, kaderi çizen daima budur, insandır.''4

Peki, bizim insanımız ne durumdadır? Sonucu sağlayacak, kaderi çizecek niteliğe sahip midir? Kültürel yozlaşmayla birlikte yaşadığımız dönem içerisinde kendisini yetiştiren nesil adına ''Hayır!'' diye yeniden haykırabiliriz. Çünkü insanımızı her zaman bir adım ilerisi için eğitemedik. Gelişimi kültürümüzün bir parçası yapamadık. Bu sebeple teknolojik imkânları bilimsellik adına yeterince kullanamıyoruz çünkü bilmiyoruz. Her şey kolay ve hızlı bir hal aldı ancak bu gelişmelerin tam aksine yavaşlamış, tökezlemiş durumdayız. O halde gelişen teknolojik imkânlarla beraber nesillere süreklilik kazanacak bir gelişim düşüncesi aşılamalıyız. Böylece insanımız dibi de görse ayağa kalkmasını bilsin ve her güne bir önceki günden ileride uyansın. Gelişim düşüncesini aşılamak ise ancak eğitimle olur. Teknolojinin ne olduğunu, araçlarının neler olduğunu öğretmekle birlikte gelişim bağlamında nasıl kullanılması gerektiğini öğretmek en değerli başlangıç olacaktır.

Dipnot

1 Mary Fullbrook, Almanya'nın Kısa Tarihi, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul 2011, s.138.
2 Buraya kadarki bilgiler şu makaleden derlenmiştir: Metin Aksoy, Salih Akkanat, Versay Anlaşması'nın Hitler'in
İktidara Gelişindeki Etkisi Üzerine Tarihsel Bir Değerlendirme, 15-16 Aralık 2016 Uluslararası Demokrası
Sempozyumu ''Darbeler ve Tepkiler'', Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari İlimler Fakültesi, 2017, s.134-135.

3 Zekeriya Türkmen, 30 Ekim 1918 Tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması'na Göre Türk Ordusunun Kuruluş ve
Kadrosuna Bir Bakış, s.617-618.
4 Tarık Buğra, Dönemeçte, İletişim Yayınları, İstanbul, 2017, s.201-202.                                                                                                                                                       

Kaynakça
Mary Fullbrook, Almanya'nın Kısa Tarihi, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul 2011.
Metin Aksoy, Salih Akkanat, Versay Anlaşması'nın Hitler'in İktidara Gelişindeki Etkisi
Üzerine Tarihsel Bir Değerlendirme, 15-16 Aralık 2016 Uluslararası Demokrası Sempozyumu
''Darbeler ve Tepkiler'', Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari İlimler Fakültesi, 2017.
Zekeriya Türkmen, 30 Ekim 1918 Tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması'na Göre Türk
Ordusunun Kuruluş ve Kadrosuna Bir Bakış, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Atatürk
Araştırma ve Eğitim Merkezi, 2000.
Tarık Buğra, Dönemeçte, İletişim Yayınları, İstanbul, 2017.

 

Bunları da okumak isteyebilirsiniz

1 yorum

  • ssulass
    29 Oca 2021 10:12

    Ne yazık ki bizler elimizde en teknolojik telefon, tablet vs kullanan insanlar sadece sosyal medyada gezinmeyi, mesaj atmayı biliyor. En ufak bir şeyde araştırmak, kurcalamak, öğrenmek yerine kolayına kaçıp hemen birine soruyoruz. Gelişime hiç açık bir millet değiliz.

Siz de yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir