X Sayfa
X Sayfa
X Sayfa

İki İmparatorluğun Çağdaşlığa Giden Yolda Birbiriyle Olan Gizli Rekabeti

İki İmparatorluğun Çağdaşlığa Giden Yolda Birbiriyle Olan Gizli Rekabeti

Tarihlerinde birbiriyle birçok kez karşı karşıya gelmiş iki imparatorluk: Osmanlı ve Rus İmparatorluğu. İki imparatorluğun zaman tünelinde yolculuk yapıldığında yazdıkları tarihin yalnızca savaşlar ve anlaşmalar olmadığı görülmektedir. Birbirine benzer olayları neredeyse aynı tarihlerde yaşamışlardır. Bunlardan bazılar şöyle sıralanabilir:

I. Petro... Dâhilik ve delilik arasındaki o ince çizginin meşhur varlığını ispatlayan imparator. Bu nedenle onu kimileri ''Deli'' kimileri ''Büyük'' olarak nitelendirmiştir. İmparatorluğu için yaptıklarına gelindiğinde Batılılaşma sürecinde ilk ciddi adımları atan Rus çarı olarak görülebilir. Göreve geldiği andan itibaren Batılılaşmayı ilke edinmiş olan I. Petro'nun attığı ilk adımlardan biri Avrupa'nın çeşitli ülkelerine elçilikler atamasıdır. Diplomasi adına önemli bir adım atan I. Petro, iletişimi pekiştirmek amacıyla zamanın İngilizcesi olan Fransızcayı benimsemiş ve aristokrasiden de aynı özeni göstermesini istemiştir. Diplomat olmak isteyen gençlere Fransızca öğrenme ve Avrupa'nın herhangi bir yerinde belirli bir süre yaşama zorunluluğu getirmiştir.  Denizcilik, balistik, kale inşası gibi alanlarda eğitim alan,  Batının teknolojik ve bilimsel yapısını imparatorluğunun bir parçası yaparak ''Avrasya İmparatorluğu'' halini almak hayalindeki I. Petro, herkesi şaşırtmıştır. 

Osmanlı İmparatorluğu tahtı I.Petro'nun hüküm sürdüğü yıllarda birçok kez el değiştirmiştir. Bu nedenle dönemin en dikkat çeken padişahı irdelenmiştir: III. Ahmet. Başlangıçta barışçıl bir siyaset izleyen III. Ahmet, kazanılan birkaç zaferden sonra Karlofça'da kaybedilen toprakları geri almaya dayalı bir dış politika izlemiştir. Avusturya bozgunu bu politikaya son vermiştir. Bozgunun belgesi olan ve 1718 yılında imzalanan Pasarofça Anlaşması, aynı zamanda yeni bir dönemin başlangıcıdır: Lale Devri. Bu dönem 12 yıl sürmüştür. Osmanlı'nın ileri gelenleri geriye gidişi kabul etmiştir. Böylelikle tepeden bakma dönemi son bulan Osmanlı'da artık Avrupa'yı merakla izleme devri başlamıştır. Yirmizekiz Mehmet Çelebi'nin yazmış olduğu sefaretname bunun en belirgin örneğidir. Sefaretname, Batının ilerleyişinin yanında sanatsal ve kültürel yaşamına ilişkin bilgiler de barındırır. Batı mimarisinden örnekler alınıp Osmanlı'da ona benzer yapılar inşa edilmiştir. Nedim'in şiirlerinde sözünü ettiği Sadâbâd bütünüyle Batı mimarisinden esinlenerek inşa edilmiş bir eğlence alanıdır. Bu dönem bir süreden sonra eğlence konusunda müsrifliğe kaçan harcamalarla amacından sapmış  ve aşındırılmıştır. Bu sapkınlık 1730 yılında bir isyana neden olmuştur: Patrona Halil İsyanı. İsyan, 12 yıllık dönemi bitirmekle kalmamış Sadâbâd'ı da yiten döneme gömmüştür. Sadâbâd, isyanda yakılıp yıkılmıştır. Görüldüğü gibi iki taraf da yüzünü Batıya dönmüştür ancak farklı sonuçlarla karşılaşmıştır.

İki imparatorluk 19. yüzyıla gelindiğinde yaşadığı benzer olaylarla meraklısını garipsetecek duygulara sürükler. Rus İmparatorluğu'nda 1825 yılında büyük bir isyan çıkmıştır. 1813-1815 savaşlarına katılan Rus subaylar gizli örgütlenmeler sonucunda 14 Aralık 1825'te I. Nikola'yı tahttan indirmeye kalkışmıştır. Aralık ayında isyan etmeleri nedeniyle ''Dekabrist'' adını almışlardır. Bu isyan kanlı bir biçimde bastırılmıştır. Çar Nikola, isyana katılan halkı dağıtmak için top salvosu başlatmış ve ardından isyancı subaylara diz çöktürmüştür. Kalkışmanın birincil sorumluları idam edilmiştir.

II. Mahmut... III. Selim zamanında başlayan kapsamlı ıslahat hareketlerini sürdüren yenilikçi bir padişah. Kendisinden önceki padişahlardan ders alan II. Mahmut, Yeniçeri Ocağı'nı her zaman bir tehdit olarak görmüştür. Osmanlı'da 1825 yılında talimli asker sınıfının kurulması kararlaştırdığında Yeniçeri Ocağı bu durumu hoş karşılamamıştır. Talimler başlar başlamaz başkaldırmışlardır. Ocağı diğer kaldırma girişimlerinden farklı olarak halk silahlandırılmış ve peygamberin Sancak-ı Şerif'i çıkarılmıştır. Böylelikle dinî boyutta bir üstünlük sağlanmış ve halk da bu sancak altında özveriyle mücadele etmiştir. Kışlalar Rus İmparatorluğu'ndakine benzer biçimde top salvolarına tutulmuştur.  17 Haziran 1826'da Yeniçeri Ocağı kanlı bir biçimde dağıtılmıştır. Bir yıl arayla iki imparatorlukta küçük farklılıklar dışında benzer olayların yaşanması ne kadar garip değil mi? Henüz bunlarla da bitmiyor.

İki imparatorluk için zaman tünelinde 1860'lı yıllara doğru gidildiğinde yine benzer iki olayla karşılaşılmıştır. Rus İmparatorluğu'nda üniversiteli gençler yanlış gittiğini düşündüğü meseleler için eylem yapmıştır. Rus İmparatorluğu genç eylemcileri bir şekilde bastırmıştır. Öte yandan Osmanlı İmparatorluğu'nda ise padişah Abdülaziz döneminde kurulmuş bir topluluk bulunmaktadır: Yeni Osmanlılar Cemiyeti. Topluluk 1864 yılında kabul edilen Matbuat Nizamnamesi üzerine kurulmuştur. Matbuat Nizamnamesi, basına sansürü, dergi ve gazete kapamaları kanunlaştırmıştır. Bunun üzerine kurulan Yeni Osmanlı Cemiyeti'nde Tanzimat dönemi edebiyatının önde gelenleri bulunmaktadır. Bunlardan en bilindikleri Namık Kemal ve Ziya Paşa'dır. Topluluk, 1860'lı yılların ortasında yurt dışına çıkarak çeşitli gazetelerde düşüncelerini dile getirmeyi sürdürmüştür. 1870'li yıllarda ülkeye geri dönmüşlerdir. Uzun ömürlü olmayan topluluk, Jön Türkler için esin kaynağı olmuştur denilebilir.

İki imparatorlukta da yönetim anlayışının değişmesi ve değişimi için yapılan girişimler de benzer zamanda gerçekleşmiştir: I. Rus Devrimi ve 31 Mart Olayı. Rusya'da yönetim biçimi monarşiden meşrutî monarşiye doğru yol almaktadır. 1905 yılında bir seçim kanunu açıklanmış ve 1906 yılında bir seçim yapılmıştır. Lenin önderliğindeki Bolşevikler bu seçime katılmamışsa da Sosyalist ve Menşevikler seçime katılmıştır. Seçim sonuçlarından kısa bir süre sonra hükümet tarafından monarşi yönetimini korumaya yönelik birtakım kanunlar çıkarılmıştır. Aslına bakılırsa bu, yönetimin meşrutî yanını araçsallaştırmak ve ikincil duruma getirmek için atılmış bir adımdır. Açılan meclis yaklaşık 10 hafta görev yapabilmiştir. Çar meclisi kapamıştır. Çarın bu kararının ardından meclistekiler eleştirel bir beyannameye imza atmıştır. Beyanname aracılığıyla halka vergi vermeme ve askere gitmeme çağrısı yapılmıştır. Çar bunun üzerine muhaliflerden birçok kişiyi takibe almış hatta bazılarının seçilme haklarını elinden almıştır. I. Rus Devrimi büyük bir yankı uyandırmamıştır. Meşrutî idare varlığını zayıf da olsa sürdürmüştür ancak bir dip dalgası gibi derinden yüzeye güçlenerek 1917 yılındaki Ekim Devrimi ile çıkmıştır.

II. Abdülhamit... Padişah, 1876 yılında iktidara şartlı olarak çıkarılmıştır. Bu nedenle tahta çıkışının hemen ardından Kanûn-i Esasî'yi ve meşrutî monarşi yönetim biçimini uygulamaya geçirmiştir. Buna karşılık II. Abdülhamid, I. Rus Devrimi'ndeki çar gibi bazı nedenler ileri sürerek meclisi kapamıştır. Bu dönemden sonra Osmanlı'nın tek hâkimi II. Abdülhamit olmuştur. Hâkimiyet, 6 Nisan 1909 tarihinde İttihat ve Terakki muhalifi gazeteci Hasan Fehmi'nin öldürülmesine dek sürmüştür. İttihat ve Terakki iddialara yeterince yanıt vermediğinden suçlu olarak görüldü. Bunun üzerine 13 Nisan 1909'da askerler isyan etmiştir. İsteklerini sıralayan askerler, şeriatı geri istedikleri sloganlarıyla II. Abdülhamit'i de yanlarına çekmek istemiştir. II. Abdülhamit ise isyanı bastırmak için önlemleri ağırdan almıştır. Bu nedenle Selanik'ten çıkan Hareket Ordusu 24 Nisan 1909'da İstanbul'a girmiştir. II. Abdülhamit tahttan indirilmiştir. Hareket Ordusu'nda yer alan genç subaylar arasında Mustafa Kemal ve Kâzım Karabekir de yer almıştır.

İki imparatorluğun özellikle Fransız İhtilali sonrası birbirine benzer olayları yakın yıllarda yaşamaları ilginçtir. Doğan milliyetçilik düşüncesi imparatorlukları yavaş yavaş tarih sahnesinden çekilmeye zorlamıştır. İki imparatorluk, bu süreçte birbiriyle yarışır gibi benzer olayları yaşamışlardır. Benzer olaylardan en ilginci I. Rus Devrimi ve 31 Mart Olayı'dır. Neredeyse aynı yıllarda yaşanan olayların benzerliğinden daha dikkat çeken bir ayrıntı vardır: I. Rus Devrimi'nden önce yapılan birinci seçime Lenin önderliğindeki Bolşevikler katılmamış, ikinci seçime ise katılmış ancak pek başarılı olamamıştır. Buna karşılık Ekim Devrimi'nde geçici bir hükümetten sonra Bolşevik hakimiyetindeki SSCB dönemi başlamıştır. Bu, Rusya'da Romanovlar Hanedanlığı'nın sona ermesi demektir. 31 Mart Olayı'nda Hareket Ordusu'nun genç subayları ise verilen Kurtuluş Mücadelesi'nin ardından Türkiye Cumhuriyeti dönemini başlatırken Osmanlı Hanedanlığı'nı sona erdirmiştir. İki ülkede de birbirine yakın tarihlerde yaşanan benzer olaylarda toprağın altındaki bitki kökleri bir süre sonra toprağı çatlatmış ve yeryüzüne çıkmıştır. Yeni devlet yapılanmalarını ve birçok kültürel devrimleri uygulamaya geçirmiştir. Bu kadar ilginç rastlantılar iki tarafın çağdaşlığa ilerleyen yolda birbirleriyle gizliden gizliye rekabet halinde olduklarını düşündürmüyor değil.

Kaynakça 

Metin Kunt, Sina Akşin, Suradiya Faroqhi, Zafer Toprak, Hüseyin G. Yurdaydın, Ayla Ödekan, Osmanlı Devleti (1600-1908), Cem Yayınevi, İstanbul, 2014.

Cemil Koçak, Hikmet Özdemir, Korkut Boratav, Selahattin Hilav, Murat Katoğlu, Ayla Ödekan, Çağdaş Türkiye (1908-1980), Cem Yayınevi, İstanbul, 2014.

Geoffrey Hosking, Rusya ve Ruslar Erken Dönemden 21. Yüzyıla, İletişim Yayınları, İstanbul, 2019.

Akdet Nimet Kurat, Rusya Tarihi Başlangıçtan 1917'ye Kadar, TTK Yayınevi, Ankara, 1987.

Bunları da okumak isteyebilirsiniz

1 yorum

  • ssulass
    29 Oca 2021 10:09

    Tarihsel olarak olaylara bu yönüyle bakmamıştım. Yazınız için teşekkür ederim. Bu iki ülke arasındaki rekabet dış güçlerin işi olabilir mi? diye merak etmiyor değil insan. Tabii buna tarihçiler ve zaman ışık tutacaktır.

Siz de yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir