X Sayfa
X Sayfa
X Sayfa

Yeni Bacasız Sanayi Adayı : Türk Gastronomisi

Yeni Bacasız Sanayi Adayı : Türk Gastronomisi

Basit bir örnek ile başlayacağım; televizyonda izlediğiniz yemek yarışması programında o güzel sunumlu yemekleri gördüğümüzde merak edip ya da canınız çektiği için ilk fırsatta bir restorana gidip siz de o yemeği deneyimlemek ve lezzetini tatmak istemişsinizdir. Bu basit ve herkesin başına gelebilecek bir örnek aslında. Bu durum vatandaş ve işletme sahipleri arasındaki ticareti arttıracak, dolayısıyla piyasanın hareketlenmesini ve alışverişin tek bir merkezde yapılmasını engelleyerek eşite yakın bir dağılım sağlayarak bölge halkının toptan gelir elde etmesine olanak sağlayacak olan gastronomi turizminin ufacık bir örneğidir. Yani siz o programı görmeseydiniz belki de o yemekten haberdar olmayacaktınız ve sonuç olarak X bir işletmeye gitmeyecektiniz.

Ülkemizdeki turizm sektörü şu anda bizlere “sadece bir kanal izleyin, biz size çizgi film de yaparız aksiyon da yaparız komedi de yaparız. Yeter ki bize gelir sağlayın.” demekte. Hal böyle olunca da diğer kanaldaki içerikleri görmeyenler hem gördüklerinden başka ne içerik var bilmiyorlar hem de daha iyi içerik sunabilme potansiyeline sahip olan kanallar yeteri kadar gelir elde edemediği için ya yerinde sayıyor ya da batıyor.

Ülkemizde ‘’bacasız sanayi’’ algısıyla gelişen turizm sektörü birçok durumda olduğu gibi yanlış gelişti ve yanlış politikalarla ilerlemeye devam ediyor. Oysa ki yerli veya yabancı bir turist örneğin, Antalya’ya gittiğinde ona sunulan 3S (Sea, Sand, Sun - Deniz, Kum, Güneş) sistemi ile faaliyet gösteren bir otele vereceği parayı bölge halkından alışveriş yaparak harcasa ve de o bölgenin ekonomisine katkı verse daha iyi olmaz mı? Tabi bazı turistler otelde yalnızca konaklama amacı ile bulunup bölgede keşfettiği yöresel lezzetleri deneyimlemek veya yöresel ürünler satın alarak hatıra saklamak amacıyla bölge halkıyla iletişim halinde olabiliyor fakat ne yazık ki bu durumu yüzde hesabına vurursak oranlar arasında bir uçurum olduğu görülecektir. Hal böyle iken zaten zengin olan yer yurt sahibi insanların daha da zenginleşmesi yerine bölge halkının bu alışverişe dahil olması ve toptan bir ticaret yapılarak ülkeye giren döviz miktarının artmasının sağlanması tabi ki devletin yapacağı düzenlemeler ve teşvikler ile mümkün olacaktır.

Tüm bunlarla sınırlı kalmayan gastronomi turizmi bir yandan da Türk mutfağının gelişimine ve de dünya mutfağı kavramı altında İtalya ve de Fransa ile yarışacak hale getirecek hatta onları geride bırakacak kadar güçlü kılabilecektir çünkü tanıtım ve reklam çalışması yapılıyor olacaktır. Bu söylediklerim kargaya yavrusu şahin görünürmüş olarak anlaşılmasın. Örnek vermek gerekirse İtalyan mutfağında ürün çeşitliliği o kadar azdır ki karidesin kabuğunu bile kullanmaya çalışmışlardır. Türkiye’ye baktığınızda ise ürün çeşitliliği çok fazladır doğal olarak yemek çeşidi ve lezzeti de oldukça fazladır. Bu nedenlerden ötürü hammadde gerektirmeyen kimyasal gazlar ortaya çıkarmayan hava ve gürültü kirliliği oluşturmayan asıl ‘’bacasız sanayi’’ gastronomi turizminin yaygınlaştırılması ve bir takım teşvik politikalarıyla desteklenmesi çok ivedi bir gerekliliktir.

Bunları da okumak isteyebilirsiniz

Hiç yorum yok

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir