Bilindiği gibi Ruslar ve İsveçliler, III.İvan (1562-1505) zamanından itibaren birbirleriyle mücadele içine girmişti. Bu mücadelenin en uzun soluklusu şüphesiz IV.İvan (1533-1584) devrinde 1557- 1582 yılları arasında gerçekleşen bir dizi savaşlardır. Kısa süre sonra 1598 yılında Çarlık Rusya’sı, Fetret Devrine girmiş ve bu devir 1613 yılında ilk Romanov çarı olan Mihail Fedoroviç Romanov’un çar seçilmesiyle son bulmuştu. Bu dönem içinde, Moskova, 1611 yılına kadar İsveçlilerin işgali altında kalmış, Sahte Dmitri denilen iki olay gerçekleşmişti. Bu iki olayda da İsveçlilerin büyük payı olmuştu. İşte bizim konumuz da Rusya’yı böylesine zor durumda bırakan İsveçlileri durdurmak ve onlara hakim olmak için kurulan St.Petersburg şehrinin kuruluş sürecidir.
Neva nehrinin yakınlarında kurulan St.Petersburg şehrinin inşası sanıldığı gibi kolay olmamıştır. Çünkü burası, nehrin de Fincede anlamı olan “Bataklık” idi. Burada bir şehir kurmak delilik olacaktı. Çar, I.Petroda da bu delilik vardı. Şehri kurmak için ilk çalışma 16 Mayıs 1703 tarihinde başladı. Bu ilk kazmadan çok geçmeden Temmuz ayında 4000 kişilik İsveç Filosu, Ruslar’a karşı saldırdıysa da Petro, 7000 kişilik kuvvetiyle 7 Temmuz tarihinde bu saldırıyı püskürtmeyi başarabilmişti. Ekim ayına gelindiğinde 6 burç dikilmişti ve bu burçların her biri Petro’nu komutanları olan, Menşikov, Golovin, Zorov, Narişkin, Petro, Trubetskoy isimlerini almıştı. Petersburg şehrine ilk gelen ticaret gemisi Felemenklere aitti ve Kasım 1703 tarihinde gelmişti. Petro, gelen bu gemiyi sevgiyle ve büyük bir coşkuyla karşılayarak ona St.Petersburg ismini verdi. Aynı dönemde, Petro, şehrin inşası için İtalyan mimar, Trezzini ile anlaşmıştı. Bu anlaşma çerçevesinde Trezzini, şehri barok tarzında inşa etmeye başladı.
Çok geçmeden hemen bir sene sonra 1704 yılında burada bir tersane kuruldu. Bu tersanenin kurulma amacı, Petro’nun, Baltık Denizine hakim olma düşüncesinden gelir. Petro döneminde tersane kurulması ilk kez olmuyordu. Daha önce, 1695 yılında Petro, Azak Kalesini ele geçirmek için saldırmış fakat başarısız olmuştu. Bunun için de 1696 yılında Voronejde bir tersane inşa ettirmiş ve kısa sürede yapılan gemilerle Azak Kalesi’ndeki Türkleri mağlup edebilmişti. Bu savaştan sonra Petro’ya, Avrupa’ya gitmiş özellikle Londra’da gemi yapımında çalışmıştı.
1703-1714 yılları arasında şehirde aralıksız inşaatlar yapılmıştı. Sürekli yeni yapılar inşa ediliyor, bu inşaatlarda özellikle Türkler, zorla çalıştırılıyordu. Türk topluluklarının arasında Kazaklar, Sibiryalılar, Tatarlar bulunmakla birlikte Rusların esir ettiği Finliler de bulunuyordu. İmparatorluğun dört bir yanından işçiler getiriliyor, 6 ay süreyle çalıştırılıyordu, dönebilecek olanların yurtlarına dönmelerine izin verilse de bu sayı oldukça az idi. Bu süreçte en az 25-30 bin kişi vefat etmişti. Petro, tüm bunları görmesine rağmen, ihtirasından asla taviz vermeyerek şehre her gelenin mutlaka taş getirmesi gerektiği emrini yayınlamış, aksi takdirde şehre alınmayacağını bildirmişti. St.Petersburg şehri, genel olarak ahşaptan yapıldığında, şehrin inşası sırasında ağaçların kesimi yasaklanmış, kesenlere büyük cezalar verilmişti. Şehir ahşap olduğundan sürekli yangınlar çıkmaya başlamıştı, bu yangınları gözlemlemek için ise Petro, şehrin her tarafına gözetleme kuleleri kurdurmuş, bu kulelerde kendisi de görev alarak yangınları söndürme faaliyetlerinde canla başla çalışıyordu. Bu şehir, Petro için yalnızca bir kale değildi artık, onun gözbebeği, cenneti idi.
1713 yılında Trezzini, Petrus ve Pavlus Katedrallerini de inşa ederek şehrin manevi kuvvetini sağlamış oldu.
1714 yılına gelindiğinde ise Petro, asilleri, zorla Petersburg şehrine göndererek, oranın nüfusunu artırmak istedi. Onların, her birini iki katlı taş ev yapma zorunluluğu getirerek, imparatorluğun diğer taraflarında taş binanın yapılmasını yasakladı. Böylece, taş ustaları da şehre akın etmeye başlamış oldu. Şehre gelen ilk taşlar kuzeydeki Nyenskans kasabasından getirtilmişti.
Neva Nehrinin karşısında yer alan Kotlin Adasında, Petro, Kronstadt isimli bir kale oluşturmuş ve bu kale ile hem Baltık Denizi’nin hakimiyetini hem de St.Petersburg şehrinin korunmasını sağlamış oldu. Nitekim, 1725 yılına geldiğinde, Rusların Baltık Donanmasında 36 gemi, 16 fırkateyn, 70 kürekli savaş gemisi ile 200’ün üzerinde tekne bulunuyordu.
Şehir ismini, I.Petro’dan değil, Petro’nun ismini aldığı Aziz Petrus’tan alır. Her bayram günlerinde en büyük burçtan, Rusların, Kara, Baltık, Beyaz ve Hazar Denizlerine hakimiyetini simgeleyen üzerinde Kartal bulunan Sarı Bayrak dalgalandırıldı. I.Petro’nun ölümünden sonra bu şehir, İmparatorluğun hem başkenti olmuş hem de Avrupa’ya açılan kapısı olmuştur.
Kaynakça
HOSKİNG, Geoffrey, Rusya ve Ruslar Erken Dönemden 21.Yüzyıla, İletişim Yayınları, İstanbul 2015
HUGHES, Lındsey, Peter I, Encyclopedia of Russian History, ed. James R. Milliar, pp 1171-1173
MASSİE, K. Robert, Büyük Petro, çev. Hakan Abacı, Türkiye İşbankası Kültür Yayınları, İstanbul 2019
Hiç yorum yok