Bir yerde sosyolojiden bahsedebilmemiz için önce insana (dolayısıyla topluma), aralarında ilişki ve değişimlere ihtiyaç vardır. Bundan dolayıdır ki uzay sosyolojisinden bahsetmek için henüz çok erken. Fakat ilişki ve değişimlerin dijital ortamlara yayıldığı bu dönemde uzayda da insan olmadan bir hayli etkileşim gerçekleşiyor. Önce rekabetle başlayan uzay savaşları sonrasında bilim, ekonomi ve son olarak kültürel olarak kendini göstermeye başladı. ABD ve Rusya’nın birbirlerine karşı casusluk faaliyetleri ve rekabeti ile başlayan, ardından uzayın ne kadar gelişim vadettiğinin görülmesiyle artan bilimsel çalışmalar son dönemde SpaceX’in ürettiği roketler ile birlikte çağımızın zirvesine ulaştı ve geldiğimiz noktada insanoğlu Mars’a araç göndermiş bulunuyor.
Tabi bunun ekonomik getirisini de düşünmeden edemiyorum. Mars ve Jupiter arasındaki asteroid kuşağında bulunan birçok meteorda dünyamızda tükenmek üzere olan madenler mevcut. Bunun için de ABD, Rusya, Çin ve Hindistan çalışmalara çoktan başladı. Eskiden devletlerin öncülük ettiği bu araştırmalara son dönemlerde Google ve Tesla gibi küresel bağımsız firmalar da katkıda bulunuyor.
Aslında bu firmaların işin içine girmesi emperyal akımın sömürülen toplumlara uyguladığı bir sistemi de akıllara getiriyor; Hollandalı veya İngiliz şirketler başta Hindistan olmak üzere birçok Asya ülkesinde şirketler kurmuş, yatırımcılar da hükümet veya kralların değişken politikalarına destek vermek yerine, bağımsız şirketlere yatırım yapmışlardı. Böylece şirketler istikrarları sayesinde büyümüşler, dünyada yeni ekonomik sistemler meydana gelmişti. Aynı şekilde şimdilerde de devletler uzay politikalarını sık sık değiştirmekte, serbest yatırımcı konumundaki küresel şirketler ise belli bir disiplin ve istikrarla yollarına devam edebilmekteler. Başarılı oldukça da gelirleri artmakta, bu da daha çok yatırım yapmalarını sağlamaktadır. Bunca ekonomik çıkarın ortada olduğunu göz önünde bulundururken, burada bir sosyolojinin bulunmaması (veya ileride bulunmayacağı) düşünülemez.
Tahminim o ki, en kısa zamanda uzay sosyolojisiyle ilgili akademik çalışmalar ortaya çıkacaktır. Belki alışılmışın dışında farklı yöntemlerle olacak ama 10-15 yıl içinde çağımızın en önemli gelişmesi olarak tarih sayfalarında yerini alacak. Tıpkı Amerika kıtasının keşfi gibi, uzayın keşfi de dünyada sosyolojik değişimlere neden olacak.
Peki biz bu işin neresindeyiz? Türk bilim insanları yabancı ülkelerde her kulvarda olduğu gibi tabi ki uzay çalışmalarında yer alıyor ama ülkemiz ne yazık ki gerek icraat, gerekse hedef olarak çok geride kaldı. Bir şeyleri geriden takip etmek biraz genetiğimize işlemiş gibi gözüküyor. Aslında son dönemlerde (8 Ocak 2021 05:15) yeni haberleşme uydumuz Türksat 5A’yı Florida’daki Cape Canaveral uzay üssünden SpaceX Falcon 9 roketi ile fırlatarak uzaya gönderdik. Ve nasipse ilk milli haberleşme uydumuz Türksat 6A’yı da 2022’de uzaya göndermeyi planlıyoruz. Tabi ne kadar erken başlarsak o kadar iyidir. Artık Ay’a araç göndermeyi de konuşabilir duruma gelebildik.
Görev yaptığım bir kurumda yıllarca uzay çalışmaları yapmamız gerektiğini anlatmış biri olarak ufacık bir uzay çalışmasının haberi bile şahsımı mutlu etmekte. Umarım bilimsel olarak olamasa da yıllar içinde belirli bir sosyolojik alt yapı oluştuğunda Uzay Sosyolojisi ile ilgili akademik bir çalışma yapmak nasip olur. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “İstikbal göklerdedir”
English: https://xsayfa.com/en/sociology-of-space
Hiç yorum yok