X Sayfa
X Sayfa
X Sayfa
Masalsı Bir Dizi: Gönül Dağı

Her cumartesi akşamı bozkırın ve Anadolu insanının sıcaklığını evlerimize taşıyan, yayınlandığı gün reytinglerin zirvesinde yer almayı başaran Gönül Dağı dizisinden bahsedeceğim bu yazımda. Bozkırın ortasında adeta bir Anadolu masalı olan Gönül Dağı dizisi benim gibi bir çok kimsenin de hayranlık derecesindeki beğenilerini kazanmış görünüyor.

Gönül Dağı… Çarpık ilişkilerle, bol bol entrika ve sahte hayatların sunulduğu dönemin Türk yapımlarının arasından sıyrılıp, bozkırın ortasında bir filiz gibi açan dizi ile girdi bu cümle hayatımıza. İnsani ve manevi değerlerin türlü mesajlarla yozlaştırıldığı bir zamanda gerçek ve doğal bir yapım olarak çıktı karşımıza. Giyiminden konuşmasına, sosyal ilişkilerinden alt metininde verilmek istenen temaya kadar bir çok noktada hep özlemini duyduğumuz Anadolu kültürünü ve Anadolu insanının saf halini hatırlattı.

Yine diğer dizi(!)lerden farklı olarak bir türlü ölmeyen, hep kahraman olan, insani bir çok noksanlıklardan münezzeh olan karakterlerden de yok bu dizide. Her karakterin hikayesinde ayrı ve sade bir doğallık mevcut. Bazen bizden, bazen çevremizden ve bazen de Anadolu’nun saf ve ham hayatlarından nükteler dikiliveriyor karşımıza. Her karakterin kahkahaları da hüngür hüngür ağlamaları da gayet yalın haliyle arz-ı endam ediyor.

Taner, Zahide, Veysel, Cemile, Ramazan, Gülsüm Öğretmen, Rıfat, Gıdı Gıdı Behçet, Ciritçi Abdullah, Muammer Emmi, Muhterem ve diğer bütün karakterlerde kendimizi, bir yakınımızı veya çevremizden birini bulmak mümkün. Bu dizide her bir karakteri canlandıran oyuncunun rolünü ne kadar özümseyerek oynadığına şahit oluyoruz.

Her ne kadar eleştirdiğimiz yönleri olsa da Çukur isimli dizi ile hayatımıza giren ve dilimize pelesenk olan “aile her şeydir” gerçeğini gerçek manası ile bu masalsı dizide görüyoruz. Çocukluğumuzda izlediğimiz Mahallenin muhtarlarını, gençliğimizin dizisi Ekmek Teknesi’ni anıyoruz bu dizi ile.
Unutulmuş ve safkan kültürümüzü, aile yapımızı, imece usulünü, Sefer'in hikayesi ile öksüze, yetime ve muhtaç olana yardım etmeyi hatırlıyoruz. Eşine güneşi yetiremeyen Muhterem ile sevgi ve sadakati en çok hak eden sevdiklerimizi hatırlıyoruz.

Bu kadar övgüden sonra izleyici gözü ile bir iki hataya da dikkat çeksem tutarsızlık yapmış olmam herhalde.
Özellikle son bölümlerde farklı yer ve sahnelerde yardımcı rollerde aynı kişilerin olması, bazı sahnelerde arka planın bir perdeyi andırması ve yetersiz efekt kullanımı birkaç küçük kusurdan ikisi.

Türk sinema ve dizi sektörünün yozlaştığı ve değerlerin sömürüldüğü şu dönemde, milli ve manevi noktaların önemli ve hassas değerler olarak sunulduğu Gönül Dağı dizisinin daha bir çok başarıya imza atacağından şüphem yok.

Her insanın gönlü aslında birer dağ gibidir. Kırılmaya üzmeye ve incitmeye gelmez diyor Gönül Dağı. “Nerede bir insanın gönlü kırılsa dağlar yıkılır, kuşlar küser, gökyüzü ağlar.” diyor Gönül Dağı.

Bir izleyici olarak şunu demeden geçemeyeceğim, bugüne kadar izlediğim bu dizede, beni ve eşimi içli içli ağlatan; eşine güneşi yetiremeyen Muhterem ve Behçet oldu galiba. Umarım daha bir çok muhatabı ile buluşur bu güzel dizi.

Bunları da okumak isteyebilirsiniz

Hiç yorum yok

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir