X Sayfa
X Sayfa
X Sayfa
Kazan ve Kepçe Sındı Nemçe

Bir savaşta netice almak için sağlam bir strateji, kılıç, top, tüfek ve sebat eden cesur askerlerin olması şüphesiz bir gerçektir. Ama 16.yüzyılın sonlarında öyle bir savaş oldu ki sonucunu kazma, kürek, balta, kazan ve kepçe belirledi.

1593 yılında Eflak, Boğdan ve Erdel kaynama noktasına gelmişti. Dönemin vezîriâzamı Koca Sinan Paşanın teşvikiyle Osmanlı-Avusturya savaşı (Uzun Harp) yeniden başlamıştı. Savaşın ilk yıllarında Estergon'u kaybeden Osmanlılar (2 Eylül 1595) bölgedeki kontrolünü büyük ölçüde kaybetmiş ve bu durum isyanın büyümesine neden olmuştur.

Tahta çıkalı daha birkaç ay olmasına rağmen III. Mehmet, Vezîriâzam Sinan Paşa ve Hocası Sâdeddin Efendinin teşvikiyle aynı zamanda Yeniçerilerin baskısı altında kalarak sefere bizzat katılma kararı aldı. Sinan Paşanın ani ölümü neticesinde yerine getirilen Damat İbrahim Paşa, Padişahın ordunun başında sefere gitmesinde muhalifti.

Ordu 23 Şevval 1004'te (20 Haziran 1596) İstanbul'dan yola çıktı. Slankamen'e varıldığında seferin yönü hakkında yapılan toplantıdan çıkan sonuç Eğri üzerine yürümek oldu. Kuşatma altına alınan kale 12 Ekimde teslim oldu. Bu esnada Avusturya Arşidükü Maximilian ve Asi Erdel voyvodası Sigismund Bathory komutasındaki müttefik kuvvetleri Eğri muhasarası için harekete geçtiler. Fakat Bathory'nin yavaş hareket etmesi bu planlarının suya düşmesine sebep oldu.

Savaş stratejisini değiştiren müttefikler , Osmanlı ordusuna direkt saldırmak için uygun bir yer ve zaman arayışına geçtiler. Bu arada düşmanın durumunu öğrenmek isteyen 4. Vezir Hadım Cafer Paşa komutasında ki öncü birlikler, müttefiklerin bulunduğu Haçova (Mezökeresztes) mevkiine kadar ilerlediler.

Cafer Paşa 22 Ekim günü kalabalık düşmana saldırdıysa da zayiat vererek geri çekilmek zorunda kaldı. Bu başarısız saldırı üzerine ve müttefik ordusunun kalabalık olması , Padişah ve Devlet erkânının olumsuz duygular içinde olmasına sebep oldu. Hatta kış ayının yaklaşması öne sürülerek ordunun geri çekilme durumu dahi düşünüldü. Fakat özellikle Hoca Sâdeddin Efendi'nin teşvikiyle bizzat Padişahın kumandasında Haçova 'ya doğru harekete geçme kararı alındı. Ordu 24 Ekimde Eğri den Haçova'ya harekete geçti. İki taraf 25 Ekim 1596'da karşı karşıya geldi.

Arşidük Maximilian ile Bathory komutasındaki müttefik ordusu; Avusturya imparatorluk ordusu, Alman, Macar, Çek, Leh, İspanyol, Papalık ve Floransa askerlerinden meydana geliyordu. Sayısı 50-90.000 kişiyi bulan ordu Haçova bataklığının arka tarafına konuşlandı. Osmanlı ordusu da hemen hemen aynı sayıdaydı. İlk çatışmalar 25 Ekim İkindi vakti küçük birliklerle başladı. Ertesi gün 26 Ekimde asıl savaş vuku buldu. Klasik savaş düzenindeki Osmanlı ordusu; Merkezde Padişah ve Vezirler, Sağ ve Sol kol da Anadolu ve Rumeli Askerlerinden oluşuyordu. Pişdarlık (Öncü kuvvetler) görevi ise Cigalazade Sinan Paşa'ya ve Kırım kuvvetlerine verilmiş, toplar zincirlerle bağlanarak kuvvetli bir müdafaa hattı oluşturulmuştu.Osmanlı ordusunun bazı kışkırtmalarına maruz kalan İmparatorluk ordusu top ve tüfek atışlarıyla karşılık verdi. İkindi vakti müttefik ordusu büyük birlikler halinde Osmanlı ordusuna karşı saldırıya geçti. Bu saldırıda Sokulluzade Hasan Paşa komutasındaki Rumeli kuvvetlerinden oluşan Sağ kol dağıldı. Ardından merkeze hücum eden Habsburg kuvvetleri buradaki ağırlıkları, hazine ve eşya sandıklarını yağmalamaya başladılar. Bu esnada Vezîriâzam İbrahim Paşa'nın Padişahı kıyafet değiştirerek kaçırma planları yapması Hoca Sâdeddin Efendinin muhalefetiyle karşılandı. Hatta Hoca Sâdeddin Efendinin, Padişahın atının dizginlerini tutarak gitmesine mani olduğu da söylenir. Ardından Kırım atlılarından oluşan bir birliğin düşman ordusunu şaşırtan bir taarruza kalkışması olumsuz havayı tersine çevirmişti.

Onun ardından Dünya harp tarihinin en şaşırtıcı olaylarından biri meydana geldi. Merkezi yağmalamaya gelen imparatorluk ordusu karşılarında ordunun geri hizmetlileri aşçılar, uşaklar, çadırcılar, deveciler ve oduncuları buldular. Bunlar ellerine geçirdikleri kazan, kepçe, odun, kazma, kürek, tırpan ve balta; kısaca ellerine geçen ne varsa onunla düşman ordusuna şiddetle saldırdılar. Bu saldırı üzerine müttefik ordusunda bir panik havası başladı ki komuta merkezi düzeni sağlayamadı. Zaten yağmalama yüzünden laçkalaşan ordu, akıncıların güçlü baskısına da dayanamayarak hızla bozulmaya başladı. Bunu gören Osmanlı ordusu tüm kuvvetleriyle müttefiklerin üzerine yüklendi. Düzensiz olarak geri çekilen imparatorluk ordusu Haçova bataklıklarında 20.000 kadar kayıp verdi.

Bu savaşın sonucu zafer olsa da Osmanlı-Avusturya savaşı (Onbeş yıl Savaşı-Uzun Harp) üzerinde hiçbir etkisi olmamıştır. Hatta Viyana yolu açılmasına rağmen bu avantaj kullanılamamıştır. Ertesi günki yoklamada savaştan kaçan yada savaşa katılmayan askerleri tespit eden yeni Vezîriâzam Cigalazade Sinan Paşa kaçakların elinden tımarlarını ve ulûfelerini alınca bunların Anadolu'daki Celali isyanlarına katılarak isyanın güçlenmesine sebep olmuştur.

 

 

KAYNAKÇA:

Selaniki,Tarih (İpşirli) s.609-614,625-635-640-649

Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi III/1.s. 74-79

Katip Çelebi, Fezleke 1.78-93

Topçular Katibi Abdülkadir (Kadri) Efendi Tarihi (Haz.Ziya Yılmazer, Doktora tezi 1990 )

İ.Ü. Ed. Fak. Genel Ktb. Nr. TE 57-11,178-198.

Bunları da okumak isteyebilirsiniz

Hiç yorum yok

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir