X Sayfa
X Sayfa
X Sayfa
18 Mart: Sonun Başlangıcı

Almanların yaptığı ikinci sanayi devriminden sonra büyük devletler şiddetli bir şekilde silahlanmaya girişti. Nedeni gayet basitti. Fransız devriminin getirdiği milliyetçilik olgusu tüm Avrupa’yı bilhassa Balkan devletlerini ve Cermen uluslarını devrimi yapan Fransızlardan daha çok etkilemişti.

Hızlıca kutuplaşan devletlerin yanı sıra birkaç kez taraf değiştiren devletler de oldu. 28 Haziran 1914'te Saraybosna'da Gavrilo Princip'in tabancasından çıkan kurşunlar, bu büyük savaşın en büyük bahanesi olarak tarih kitapları arasında yerini aldı.

Almanlar bu durumu kendi lehlerine kullanıp bir şekilde Franz Joseph'i savaş ilan etmeye zorladılar. Avusturya 28 Temmuz 1914'te Sırbistan'a savaş ilan etti. Ancak asıl savaş, 1 Ağustos 1914 tarihinde Almanya'nın Rusya'ya savaş ilanı ile başladı. Aynı gün İngiliz ve Alman donanmaları ile Fransız ordusu seferber konuma geçti.

Burada asıl sorun, Almanya'nın Fransa'ya saldırmaması ve bu nedenle İngiltere’nin de savaşa girmemesi konusunda yaşandı. Fransa, Rus-Alman savaşı konusundaki Alman ültimatomunu “Fransa'nın çıkarları doğrultusunda hareket edileceği” biçiminde yanıtladı. İngiltere'de Almanya'nın Fransa'ya saldırmamayı garanti etmesi durumunda hem kendisinin hem de Fransa'nın tarafsızlığı konusunda güvence verdi. Ayrıca Almanya, Fransa'nın tarafsız kalması konusundaki isteğini, Fransa Dışişleri Bakanı Viviani'ye özellikle bildirdi. Ayrıca 2 Ağustos 1914 tarihinde verdiği bir ültimatomla Belçika'dan askerine geçiş izni vermesini istedi.

Ertesi gün ise savaşın en yoğun günü yaşandı.

  • Belçika Almanya'nın ültimatomunu reddetti;
  • Almanya Fransa'ya savaş ilan etti;
  • Almanya Fransa elçisini sınır dışı etti;
  • Almanya Goeben ve Breslau adlı zırhlı gemilerinin, Çanakkale'ye doğru gitmesini istedi;
  • İngiltere seferberlik ilan etti;
  • İngiltere Deniz Bakanı Churchill, Alman gemilerinin izlenmesini istedi;
  • İngiltere, Osmanlı Devleti için yaptığı ve parasını aldığı Sultan Osman Zırhlısı'nın kendi donanmasına katılmasını istedi,
  • İngiltere'ye gitmek üzere Avustralya'dan 20,000 asker yola çıkarıldı;
  • Fransa, Akdeniz donanmasından Cezayir'i Alman zırhlılarına karşı korumasını istedi,
  • Fransa, yedek askerleri silah altına aldı;
  • Osmanlı Devleti, Avrupa'daki savaşta tarafsız kalacağını açıkladı;
  • Romanya tarafsızlığını ilan etti;
  • İsviçre Parlementosu, olağanüstü durum ilan etti;
  • Açıkça tarafsızlığını bildiren İtalya, gizli olarak da Almanya'ya verilecek ödünler karşılığında, yardım konusunu inceleyeceğini belirtti.

Bunlardan sonra güç dengelerinin belirlenmesi, grupların oluşması, Sivastopol Bombardımanı ve Osmanlı'nın bir oldu bitti ile ittifak kuvvetlerinin yanında savaşa girmesi kaçınılmaz oldu. Zaten kendi sınırlarındaki çatışmaları rahatlatmak isteyen Almanya, yeni bir cephe açmanın zaruriyetini kavramıştı.

Aslında gözlerin Çanakkale'ye dönmesinin ilk nedeni Goeben ve Breslau adlı savaş gemilerinin Çanakkale yönüne ilerlemesi olmuştu. Fakat ilk kez Çanakkale'ye bir sefer düzenleme önerisini İngiltere'nin İstanbul elçisi Mallet dile getirdi. İngiliz elçinin 27 Ağustos 1914 tarihli bu önerisi, Rusya'ya yardım amaçlı görünüyordu. Deniz Bakanı Churchill'in desteklediği bu öneriyi, İngiliz Savaş Konseyi 31 Ağustos’ta reddetti. Bunun üzerine Churchill, Kraliyet Genelkurmay Başkanı Dauglas'tan 1 Eylül’de, Yunan Ordusu'nun desteği ile Çanakkale Boğazı için bir hareket hazırlığı yapmasını istedi.

Ayrıca Churchill, Goeben ve Breslau eşliğinde Çanakkale Boğazı'ndan çıkacak Türk gemilerinin batırılması için, 2 Eylül'de İngiliz savaş kabinesinden yetki aldı. Yine Churchill, Atina'da ki İngiliz askeri ateşe Kerr'den, Çanakkale' ye yapılacak bir ortak harekata, Yunanistan'nın ne gibi katkılar yapabileceğini sordu. 4 Eylül’de ise, Alman genelkurmay başkanı General Moltke, Osmanlı Devleti'nin savaşa girişinin, en geç Çanakkale Boğazı'nın savunmaya hazır olmasından sonra gerçekleşmesini belirtti.

Nusret mayın gemisi 3 Eylül 1914'te Çanakkale'ye geldi ve 7 Mart 1915 tarihine kadar Çanakkale Boğazı'nda iki ayrı "Mayın Savunma Çizgisi" oluşturdu. Bu çizgilerdeki mayın sayısı ise, 16 ile 50 arasında değişiyordu. Bu arada Osmanlı Devleti de 1 Ekim'den itibaren Çanakkale Boğazı'nı gemi geçişine kapattı.

Aslında 18 Mart Deniz Savaşına giden süreçte bir hayli olay yaşandı. Bunlardan bazılarına değineceğim.

İngiliz Fransız savaş gemilerinden oluşan Birleşik Donanma, Çanakkale Boğazı'nın girişini ilk kez 3 Kasım’da bombaladı ve Seddülbahir, Ertuğrul ve Kumkale'yi top ateşine tuttu. Bu ateşe, Kumkale'deki Orhaniye Tabyası'ndan karşılık geldi. Sonucunda bir İngiliz zırhlısı yara alırken, Seddülbahir mevzilerinde ciddi hasar oluştu.

11 Ocak'ta Amiral Garden, Churchill'e bir plan sundu. Bu plan iki gün sonra İngiliz Savaş Konseyi tarafından uygun bulundu. Harekatın Şubat ortasında yapılması ve yalnız donanma ile zorlama şeklinde olması kararlaştırıldı. Bunun ardından Akdeniz Filosu'na Çanakkale Harekat'ı için hazırlanması emri verildi. Bu arada, Safir adlı Fransız denizaltısı Çanakkale Boğazı'na girdi ve Naraburnu'nda kuma çarparak, su yüzüne çıkmak zorunda kaldı. Ardından personeli tutsak alındı.

18 Ocak'ta İngiltere, Garden Planı'nı Fransa'ya açıklayarak, Çanakkale Harekatı'na donanması ile katılmasını önerdi. Petersburg'daki İngiliz Elçi de Rusya'nın da gerekli hazırlıkları yapması uyarısında bulundu ve bu konudaki amacın, Rusya'nın Kafkasya'daki baskısını azaltmak olduğunu açıkladı. Ancak Rusya, bunu kaygıyla karşıladı. Çünkü kendisi; Boğazlar ve İstanbul'u ele geçirmek isterken, bunu müttefiklerinin yapacağını düşündü. Hatta bu konuda Fransa bile İngiltere'den çekinip 21 Ocak’ta Garden Planı'na karşı çıktı. Bu yüzden İngiltere Deniz Bakanı Churchill, 29 Ocak’ta Fransız Deniz Bakanı Auganeur ile bu konuyu görüştü. Bu görüşmede kendisine; Fransa'nın ilgi alanı olan İskenderun için "bir harekete girişilmeyeceği" sözünü verdi. Rusya da Çanakkale Harekatı'nı desteleyeceğini, 26 Ocak'ta İngiltere'ye bildirdi.

Bu sırada Sanders Paşa da Çanakkale ile İzmir arasındaki Türk kıyı savunmasını denetlemeye başladı. Fransa, Çanakkale Harekatı'na katılmayı 31 Ocak’ta kabul etti. İki devlet, harekatın 19 Şubat’ta yapılması için anlaştı. Bundan sonra denizci birlikler, Birleşik Donanma'yı oluşturmak üzere, Yunanistan'ın Limni adasına gönderilmeye başlandı.

24 Şubat’ta İngiltere, Mısır'daki Avustralya ve Yeni Zelanda (ANZAC) kolordusu'nu, Çanakkale'ye gönderme kararı aldı. Çanakkale açıklarına daha önceden gelmiş olan İngiliz savaş gemileri, "talim yapar gibi" Seddülbahir, Kumkale, Orhaniye ve Ertuğrul tabyalarını ağır biçimde, birçok kez bombaladıktan sonra geri çekildi.

Ancak savaşın İstanbul'a yakınlaşması, Yunanistan ve Rusya'yı tedirgin etti. Yunanistan bu savaşa katılmak için can atarken, Rusya da hem boğazlar ve çevresinin kendisine verilmesini istedi, hem de Yunanistan'ı bu konudan uzak tutmaya çalıştı. Dahası Rusya, Marmara Adaları'nın yanı sıra İmroz ve Bozcaada'yı da isteyince, İngiltere'nin tepkisi ile karşılaştı. İngiltere, Rusya'dan Birleşik Donanma'nın Çanakkale'yi geçeceği ve Marmara'ya gireceği günde, Rus Donanması'nın da uzaktan ve düzenli biçimde, İstanbul Boğazı'nı bombalamasını istedi ve Bunun da çok önemli olduğunu belirtti.

Birleşik Donanma'nın Çanakkale tabyalarını bombalaması, 15 Mart'a kadar birçok kez yineledi. Hatta altı mayın tarama gemisi ile daha önce döşenen mayınlar, deyim yerindeyse "her ne pahasına olursa olsun" temizlendi. Ancak 17 Mart 1915 gecesi Mayın Grup Komutanı, Yüzbaşı Hafız Nazmi (Akpınar) Bey, Yüzbaşı Tophaneli İsmail Hakkı Bey ve Ön Yüzbaşı Çarkçı Ali Yaşar (Denizalp) Efendi, Nusret Mayın Gemisi ile Çanakkale Boğazı'na 26 mayınlık yeni bir savunma çizgisi oluşturdu. Tarihimize "Karanlık Liman Harekatı" olarak geçen bu olaydan İngilizlerin, tüm askeri keşif ve istihbaratına rağmen haberi olmamıştı.

Çünkü onlar; Çanakkale'den geçişin zor olmayacağını düşünüyolardı. Hatta İngiliz Savaş Bakanı Kitchener'in ünlü sözleri ile " Eğer bir denizaltımız Çanakkale önünde su üstüne çıkıp da İmparatorluk bayrağını üç kez sallasa, Türkler tabanları yağlar ve Bolayır'a doğru sürü halinde kaçarlardı.” Ayrıca gözlerinde bu harekat; büyük bir çarpışma değil, rutin bir seferin son noktasıydı.

16 Mart'ta Birleşik Donanma komutanları, Çanakkale Boğazı'ndan geçiş planını son kez görüştü. Kendilerini; harekatın ertesi gününde, İstanbul'da olmaya inandırdılar. Bu inançlarını boşa çıkarmayı planlayan Türk savunması, şu istihkamlardan oluşuyordu: 1- Bolayır 2- Çanakkale 3- Çimenlik 4- Dardanos 5- Hamidiye 6- Kilitbahir 7- Kumkale 8- Mecidiye 9- Seddülbahir. Tüm istihkamlar, Çanakkale Müstahkem Mevkiler Komutanı Weber Paşa'nın yönetimindeydi. Almanya'dan gelen toplara mermi yerleştirmek, ancak küçük vinçlerin yardımı ile yapılabiliyordu. Ayrıca bu istihkamlar, tabyalar ile de destekleniyordu. Anadolu yakasındaki Kumkale, Orhaniye, Yenişehir, Mecidiye ile Avrupa yakasında Seddülbahir, Ertuğrul, Yıldız, Namazgah, Merkez, Ay tabyalarına da, daha çok obüs topları konuşlandırılmıştı.

Sonunda beklenen gün geldi ve 18 Mart 1915'te Birleşik Donanması saat 10:00'da Çanakkale boğazı'na üç grup halinde girdi.

  1. Grup: Queen Elizabeth-Agamemnon-Lord Nelson-Infleksible-Prince George-Triumph
  2. Grup: Majestic-Goliath-Charlemagne-Bouvet-Suffren-Swiftsure
  3. Grup: Vengeance-Irresistible-Albion-Ocean'dan oluşuyordu.

Ertuğrul, Seddülbahir, Kumkale ve Orhaniye tabyalarını bombalayan gemilerden, ilk olarak Goliath yara aldı. Sonra mayına çarpan Bouvet zırhlısı kısa süre içinde battı. Ardından Seyit Onbaşı'nın (Seyit Ali Çabuk) olağanüstü bir güç ve büyük bir vatanperverlikle sırtlayıp kundağa yerleştirdiği top mermilerinde bir tanesi Ocean Zırhlısını dümeninden vurarak Karanlık Limana doğru sürüklenmesini sağladı. Burada Ocean ardından da Irresistible mayına çarparak battı. Ayrıca Infleksible ile Suffren, ağır yara alarak geri çekilmek zorunda kaldı. Vengeance ve Agamemnon da topçu ateşi ile yara aldı. Batma tehlikesi olan Goliath da geri çekilince, Birleşik Donanma, Çanakkale Boğazı'nı geçemeyeceğini anladı ve saat 18:00'de geri çekilmeye başladı.

Yaklaşık 7,5 saat süren şiddetli savaş sırasında Birleşik Donanma tonlarca mermi yağdırdı. Sadece İngiliz gemileri tarafından toplam 3344 top mermisi atılmıştı. Bunca bombardımana rağmen Türk kuvvetlerinin zayiatı 24 şehit 43 yaralı olmuştu. Dört ağır top harap olmuş, üç top hasara uğramış, bir cephanelik infilak etmişti. Müttefik donanmasına gelince; üç savaş gemisi (Irresistible, Ocean, Bouvet) batmış, İki savaş gemisi ve bir kruvazör (İnfleksible, Goliath, Suffren) ağır yara almıştı. Asker zayiatı 800'ü aşkındı.

Bu büyük mağlubiyet üzerine müttefikler, Boğazı donanma ile zorlayarak geçme umutlarını tamamen yitirmiş oldular.

Böylesine büyük bir deniz gücünün Çanakkale Boğazı'ndan geçemeyişi, ilk bakışta inanılır gibi değildi. Akdeniz Filosu komutanı Hamilton, bu başarısızlığı hafifletmeye çalışırken, yaklaşık 3.000 yıl öncesine gönderme yaptı. M.Ö. 465'te ölen ve Salamis Deniz Muharebesi'nde kaybeden Serhas'a ithafen "Belki Serhas'ın talihsiz destanı, bununla karşılaştırılabilir" dedi.

Fakat Serhas gibi geri çekilmek yerine, şanslarını bir de karada denemeye karar verince, akıbetleri Perslerden çok daha vahim olacaktı.

 

 

Bunları da okumak isteyebilirsiniz

Hiç yorum yok

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir