X Sayfa
X Sayfa
X Sayfa
Nedir Bu Müsilaj?

Nedir Bu Müsilaj?

Çevreciler her fırsatta iklim değişiklikleri ile kafasını yorarken hiçbir şekilde umursamayan bizler, başımıza bir felaket gelince o bahsedilen şeylerin ordinaryüsü olduğumuzu sanıyor, geçersiz gerekçelerle konuyu siyasete, başka insanların doğayı kirletmesine (ama kesinlikle biz değil) bağlıyoruz. Oturduğumuz yerden hiçbir çaba göstermeden her konuda olduğu gibi sadece eleştiri yönlü söylemlerde bulunup, bu işlerle uğraşanları da boş muhabbetle suçluyoruz. Şu an ne yazık ki pandemiden dolayı zaten pek gidemediğimiz sahillere musilaj (deniz salyası) denen bir illet musallat oldu. Şahsen ben bu illeti yıllardır Silivri sahillerinden dönem dönem bilirim ama bu sefer olay çığrından çıkmış gibi durmakta. Hatta bu siyasi bir yarışa bile dönmüş vaziyette. Ama bunlara alışık bir toplumuz, aksine böyle önemli şeylerin siyasi malzeme yapılmaması şaşırtırdı bizi.

Sizlere yüzeysel olarak musilajın ne olduğundan, tarihteki örnekleriniden ve doğaya zararlarından bahsedeceğim. Öncelikle Musilajı tanıyalım; Musilaj yani nam-ı diğer deniz salyası, deniz sıcaklığının yükselmesi ile artan bakteriler sonucunda meydana gelen, bitkiler ve bazı mikroorganizmalar tarafından üretilmiş olan kalın, yapışkan bir maddedir. Denizlerdeki biyolojik üretimin ilk basamağını teşkil eden fitoplankton isimli mikro alglerin, yani minik bitkiciklerin aşırı çoğalması sonucunda ortamdaki şartlara tepki olarak bırakılan salgıya, müsilaj deniyor. Musilajın görülmesi aslında insanlar doğayı katletmese ve dünyamızda iklim değişikliği diye bir sorun olmasa ekosistem adına güzel bir haber olabilirdi. Hatta şu an kozmetik ürünler için kullanılabileceği konuşuluyor.

Tarihteki örneklerine bakarsak,

2003 yılında İtalya çevresinde bulunan Ligurya denizinde insanları şaşırtacak şekilde musilaj meydana gelmiş ve bu Avrupa’yı etkisi altına alan sıcak hava dalgasına bağlanmış. Çok ilginçtir yine bir doğa olayı ile, aynı yılın temmuz ayında yaşanan bir büyük fırtına ile büyük ölçüde dağılmıştır.

2010 yılında bir enerji şirketinin gemisinden sızan petrol Meksika körfezini felç etmiş, sıcaklığın ve kirliliğin sonucunda o bölgede de musilaj oluşmuştur. Çevre petrolden temizlendikçe ve bölgedeki doğa olayları ile o bölge de kendini yavaş yavaş temizlemiştir.

Aslında 1920 öncesi musilaj sadece Adriyatik denizinde rapor edilirken, artık Ege, Ligurya ve Marmara denizlerinde de görülüyor. Buradan çıkardığımız iki sonuç, Musilajı sıcak hava ve kirliliğin tetiklediği ve etkilediği denizlerin açık denizlerden ziyade iç ve durgun denizler olduğudur.

Ama asıl sorunumuz musilajın Marmara denizinde dünyadaki örneklerinden farklı olması. Nereden baksanız 30-40 milyon  insanın ve Marmara bölgesi gibi Türkiye’nin en büyük sanayi bölgesinin, tüm atıklarına direnen Marmara denizi buna ne kadar daha dayanabilirdi ? Kasım 2020’de başladığı varsayılan bu sorun, tüm dünyada olduğu gibi sıcaklık ve kirlilik ile açıklanabilir ama bu nüfus yoğunluğuna sanayi atıkları da eklenince ilginç bir tablo ortaya çıkmakta. Bunun sonucunda görüntü kirliliğinin yanı sıra balık göçlerinin yaşanacağı ve denizdeki oksijen oranının düşmesiyle canlı çeşitliliğinin bitme noktasına geleceği öngörülüyor. Devletin, hatta dünya çevre örgütlerinin en kısa zamanda buna bir önlem alması gerekmekte, eğer alınmaz ise bu işin sadece Marmara ile kalmayıp, önce ege ve ardından Akdeniz ile birlikte tüm Avrupa’ya yayılması kaçınılmaz.

Bunları da okumak isteyebilirsiniz

Hiç yorum yok

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir